13 Ekim 2008 Pazartesi

10 Ekim 2008 Cuma

Kurdela Nakışı Öğrenmek İstermisiniz


KIRKYAMA DESENLERİ














UZUN YAŞAMANIN SIRRI:Esnek olmak


Dünyanın çeşitli yerlerinde 100 yılı geride bırakan kişilerin sağlıklı biçimde bu yaşa ulaşmalarında, dengeli beslenme ve kalıtımın yanı sıra "baskın ve şüpheci" bir kişiliğin ve idealist yerine, pratik ve esnek bir yaşam tarzının etkili olduğu ortaya çıktı.ABD'nin önde gelen haber dergisi TIME, 4 ayrı ülkede asırlık yaşlara ulaşan kişiler üzerinde bir araştırma yaparak, uzun yaşamın sırlarını bu haftaki sayısının kapak konusu yaptı.İrade şartı"100 Yaşına Kadar Nasıl Yaşanır" başlıklı araştırma, ABD'nin New England ve Kanada'nın Nova Scotia bölgeleri ile İtalya'nın Sardinya ve Japonya'nın Okinava adalarında yapıldı. New England 100 Yaş Çalışmaları Merkezi'nden Dr. Thomas Perls, "Sağlığımızla ilgili davranışlarımızda bazı değişiklikler yaparak, hepimizin 60 yaşından sonra ömrümüze en az 25 yıl katabileceğimize inanıyorum. Ama bu, irade gerektiriyor" dedi.16 farklı kişilik özelliği var1988'den bu yana, 100 yaşına varan 145 Amerikalı üzerinde çalışma yapan Georgia Üniversitesi öğretim üyesi Leonard Poon da, bu kişilerde 16 farklı kişilik özelliğine rastladığını kaydetti ve "zorluklarla baş etmelerini" sağlayan bu özellikleri şöyle açıkladı:100 yaşına varan kişiler, daha baskın ve sözünü geçiren kişiler. İşlerin kendi istedikleri gibi gitmesinden yanalar ve bunu elde etmeye alışkınlar."Asırlık"ların pek çoğunun huyu "kuşkucu" biçimde tanımlanıyor. Bilgileri yüzeysel düzeyde ele almıyorlar, ama önlerindeki konuyu sorguluyor ve üzerinde düşünüyorlar.İdealist olmaktan çok, pratik olma eğilimindeler.Hayata olan yaklaşımlarında daha rahat ve esnekler. Yani güçlü bir karaktere sahipler, ama katı ve sinirli değiller.100 yaşına ulaşan kişilerin ayrıca iyi bir kavrama yetenekleri var; mutlaka yüksek zekâya sahip olmayabilirler, ama sorun çözme becerileri var.

KALICI MAKYAJ


Sabah uyandığınızda yüzünüzde makyaj olacak, havuzdan çıktığınızda bile makyajınız bozulmayacak. Kulağa hoş geliyor değil mi?Daha çok kozmetik-dövme sayılabilecek bu işlem sayesinde kaş, göz çizgisi veya dudaklarda doğal cilt renginizle uyumlu etkiler yaratılabileceği gibi bazı ufak kusurlar kapatılabilir veya şekil bozuklukları giderilebilir. Böylece daha düzgün, bakımlı ve genç bir görünüm kazanmak işten bile değildir! Bu uygulamayı mankenler, aktörler, aktrisler ve gösteri işinde çalışan bir çok ünlü görünümlerini belirginleştirmek için kullanmıştır. Elde edilen estetik değerin dışında; bu yöntemle stres, zaman ve para anlamında kazanılanlar göz önüne alındığında, bu yönteme neden "geleceğin makyajı" adının verildiği oldukça açık!Kalıcı makyaj kimlere tavsiye edilir?Kalıcı makyaj parlak ve yüzeysel görünen normal makyaja oranla daha doğal görünür. Bunun yanı sıra makyajı tazeleme, yenileme, ekleme gibi dertler ortadan kalktığı gibi zaman ve para tasarrufu da sağlar. Bu nedenle hemen herkese uygun olmasına rağmen, özellikle bu yöntemi kullanması tavsiye edilenler aşağıda liste halinde verilmiştir:• Zamanı kısıtlı, çalışan kadınlar• Seyrek, çok açık renk ya da yarım kaşları olan kadınlar• Hassas gözleri olan kadınlar• Seyrek kirpikleri olan kadınlar• Lens kullanan kadınlar• Göz bozukluğu olan kadınlar• Kozmetik ürünlerine alerjisi olan kadınlar• Artrit hastalığı veya titreyen elleri olan kadınlar• Genellikle stresli veya ağır işleri olan kadınlar• Atletler, sporcular• Profesyonel hayatta sürekli iyi görünmek zorunda olanlar• Hastalık, kemo-terapi gibi tedavilerden sorunları olan kadınlar• Yüzlerinde bulunan asimetrik hatlardan kurtulmak isteyenler• Dağılmayan makyajın avantajını kullanmak isteyen kadınlar.Kalıcı makyaj güvenli midir?Gereken özen gösterilir ve temizliğe önem verilirse güvenlidir. Kullanılan pigmentlerin (renklerin) tümü doğaldır. Kullanılan malzemenin tek kullanımlık steril malzemeler olması gerekir. Böylece ortamdan herhangi bir hastalığın bulaşma riski sıfırlanır. Kalıcı makyaj yaptırmadan önce, cilt renginin alt tonlarındaki farklılıkları ortaya çıkaracak olan bir test uygulanabilir. Bu test sayesinde kişinin alerjik olup olmadığı da anlaşılarak herhangi bir alerjik reaksiyon riski elimine edilir.Kalıcı makyaj nasıl yapılırÇoğu kişi uygulama anını hafif bir batma hissi olarak tarif eder. Kişinin ağrı duyarlılığı ve uygulayıcının el hafifliğine göre farklılıklar gösterecek minimum bir rahatsızlık söz konusudur. Bölgede oluşabilecek rahatsızlıkları en aza indirmek ve bölgeyi uyuşturmak için yüzeysel anestezi ve yağlar kullanılabileceği gibi, bir doktor ya da dişçi gözetiminde lokal anestezi de yapılabilir. uzunluğu kişinin hassasiyetine, cilt nemine, yoğunluğuna, elastikiyetine ve cildin genel durumuna göre değişebilir. Ortalama süre 2-3 saat kadardır.Bir set mikro steril iğne, kalıcı renk karışımına batırılarak kişinin istekleri doğrultusunda cilde uygulanır. Taze renk, iğneler vasıtasıyla cildin üst tabakasına zerk edilir. Dövme uygulamasının aksine, cilt hafifçe kaldırılarak renk uygulandığından, daha ağrısız gerçekleşir. Yine aynı nedenle ciltteki travma da çok daha çabuk iyileşir. Uygulama sonrasında çoğu kişi normal hayata derhal devam edebilir.Uygulamanın tam anlamıyla kalıcı olması bazı şeylere dikkat edilmesini gerektirir. Güneşin UV ışınlarına fazla maruz kalmak ya da solaryum seansları, cildin fazla kuru olması, bazı uyuşturucular ve sigara kalıcılığı olumsuz yönde etkileyen faktörlerdir. Alfa- hidroksi, retin-a ve glikolik asit, kalıcı makyaj uygulanan bölgelerden uzak tutulması gereken maddelerdir. Aksi halde etki azalabileceğinden belli sürelerde ekstra bakım gerekebilir. Göz kapaklarına güneş korumalı krem kullanmak, eye-liner uygulanmış gözlerde güneş gözlüğü takmak, dudaklara koruyucu sürmek gibi bazı önlemler makyajın kalıcılığını artıracaktır.

Süper kadın sendromu süper sıkıntı veriyor


Günümüz kadınınları arasında ‘süper kadın’ sendromu yaşayanların sayısı hiç de az değil. ‘Süper kadın’, en iyi eş, en iyi anne, en iş kadını, en iyi gelin ve daha birçok rolü, aynı anda ‘en iyi’ biçimde yapmak zorunda hissediyor kendini.International Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Muzaffer Uyar, toplumun yüklediği ya da kendi üstlendiği rolleri en iyi biçimde yapmaya çalışırken bunalan ‘süper kadın sendromlu’lara, ‘‘Her şeyin en iyisini yapmak zorunda değilsiniz. Bazı misyonları reddedin' önerisinde bulunuyor. Süper kadın ideal değilSüper kadın ile ideal kadın arasındaki farkı bilmek gerektiğini belirten Dr. Uyar, ‘‘Süper kadın zorlayıcı bir kadın tipi ama ideal değil. İdeal kadın, kapasitesinin sınırlı olduğunu kabul eden, objektif, kendini üstün ya da agresif olmak zorunda hissetmeyen kadın. En iyi şekilde yapmak değil, yapabildiği kadarını yapmak, içlerinden geldiği gibi davranmak doğru. Hedef ve beklentiler küçültülmeli’’ dedi. Kadınların genellikle ‘bencil' olmayı kendilerine yakıştıramadıklarını belirten Dr. Uyar, ‘‘Kadınlar çok zor ‘hayır' diyor. İstemedikleri zaman uygun dille ‘hayır' demeyi öğrenmeliler’’ dedi. Sağduyu bir pusulaKadınların yenildikleri veya yenildiklerini hissettikleri zaman ‘‘ben duygusalım, hassasım’’ demelerini eleştiren Dr. Uyar, ‘‘Aslında kadınların ‘sağduyusu' kuvvetli. Sağduyu kadınların içindeki bir pusula. Kadınlar daha sık sağduyularına başvurmalı. Hiç eğitim almayan kadınlar bile sağduyularıyla çok iyi çocuk yetiştirebiliyor’’ dedi. Dr. Muzaffer Uyar’dan rahatlatıcı öneriler Atılgan olun: Toplantılarda söz alın ve soru sorun, sözünüzü kesen kişiye anında tepki gösterin, otorite kabul edilen kişilere görüşlerinizi ifade edin. Erkeklerin fikirlerine karşılık kendi fikirlerinizi savunun. Güveni pekiştirin: Diğer kişilerin önerileri yerine, kendinizi dinleyerek kesin bir karar alın. Herkesin partnerle olduğu bir eğlenceye yalnız katılmaktan çekinmeyin. Alamadığınız bir hizmeti tekrar talep edin (restoran, mağaza vs). Kendi ihtiyaçlarınızı önemseyin: Yöndendirilmeye izin vermeksizin, suçluluk hissetmeden kendiniz için doğru olanı yapın, kendi ihtiyaçlarınızı en az diğer insanların ihtiyaçları kadar önemseyin. Kendinizi rahatlatın: Kendinizi rahatlatmak ve kuvvetlendirmek için her gün kendinize zaman ayırın. Haklı olduğunuzu düşündüğünüz durumlarda özür dilemeyin. Sıkılmadan, çekinmeden ödünç alınan eşyanızı geri isteyin.

GOLDEN ROSE,DAN BİR İLK DAHA

Dolgun ve çekici dudaklara sahip olmak artık çok kolay! Golden Rose’ dan çok fonksiyonlu kolajenli
Golden Rose’ dan çok fonksiyonlu kolajenli dudak dolgunlaştırıcı lipgloss:3 özelliği bir arada bulunduran Extreme Lip Plumper ile dudaklarda;
Anında dolgunluk ve parlaklık
29 günlük kullanımdan sonra kalıcı dolgunluk ve kontür belirginleştirme
Nemlendirme Bu aydan itibaren 14,90 YTL fiyatla tüm Golden Rose satış noktalarında…Golden Rose’un yeni ürünü Extreme Lip Plumper 3 özelliği bir arada bulunduran ilk dudak dolgunlaştırıcı lipgloss olarak satışa sunuldu.Yepyeni geliştirilmiş formüllü bu ürün içeriğindeki dudak dolgunlaştırıcı kompleksler Hyaluronic Filling Spheres™ ve AC Mvs Lips™ ile dudağın içine kolayca nüfus ederek dudak dokusunda birbirine bağlanarak şişer ve dudaklarda yeni kolajen oluşumunu destekler. Dudakların dolgun ve pürüzsüz olmalarını sağlar, etkisi anında ortaya çıkar. Diğer patentli bileşim Maxi Lip™ dudaklarda var olan kolajen üretimini aktive eder, dudaklara hacim kazandırırken kontür çizgilerini de belirginleştirir ve nemlendirir. Günde minimum 3 kez 29 günlük kullanım sonucu dudaklarda %40 kalıcı dolgunluk sağladığı gözlenmiştir. İçeriğindeki acı biber ve tarçın özü de sağlıklı doğal rengin dolgun bir şekilde ortaya çıkmasına ve dudak kontürünün belirginleşmesine yardımcı olur. Şeffaf ve 4 ayrı renkteki seçenekleriyle tek başına ya da rujun altına uygulanabilen Lip Plumper ile kadınlar dolgun, pürüzsüz ve çekici dudaklara kolayca sahip olabilecekler.
UYGULAMA ŞEKLİ:
Temiz ve kuru dudaklara bol miktarda uygulayınız. Sürdükten 1-2 dakika sonra karıncalanma ve yanma hissi yaşayabilirsiniz.
En iyi sonucu almak için günde en az 3 kere ve her gece yatmadan önce uygulamanız tavsiye edilir.
Dermatolojik olarak test edilmiştir.

SONBAHAR MODASI





































7 Ekim 2008 Salı

Selülit Nedir?




Selülit Nedir? Selülit (tıbbi olmayan terimiyle) – vücudun değişik yerlerinde ortaya çıkan “portakal kabuğu” görünümüne verilen addır. Kadınların yüzde 80 de ortaya çıkar ve hormonal dengesizlikler başta olmakla bir çok nedeni vardır. Şişmanlıktan farklı olarak kalçalar, basen bölgesi ve bacaklar selülitin en sık görüldükleri yerlerdir. Selülit nadiren erkeklerde de görülür.
Selülitten sadece diyet ve hareketler sayesinde kurtulmak mümkün değildir. Selüliti basit bir yağ tabakası olarak görmek büyük bir yanlış olur, çok zayıf olan kişilerde bile selülit kendisini gösterebilir. Derinin alt tabakasındaki yağ dokusunun çevresinde oluşan selülit derinin üst kısmında girintili çıkıntılı bir görünüm oluşmasına neden olur. Beslenme, doğum kontrol hapı kullanımı, gebelik, sigara kullanımı, lenf sisteminin yetersizliği, irsi faktörler, hormonal dengesizlikler, spor yapmama, hareketsizlik gibi etkenlerin neden olduğu selülitten çeşitli yollarla kurtulmak ve büyük değişiklikler görmeniz mümkün. Ancak yine de hemen sonuç almayı ve her şeyin bir anda değişmesini beklemeyin.

Nereden Başlamalı? İlk Adım Vücudunuzdaki toksinlerden kurtulun..Selülitten kurtulma işlemlerinden önce toksinleri vücudunuzdan atmanız önemlidir. Selülit tedavi yöntemlerini uygulamadan önce hayatınızda aşağıdaki değişiklikleri yapın: Beslenme Alışkanlığı. Sigarayı bırakın, alkollü içki ve kola, kahve gibi kafein içeren içeceklerden uzak durun. Sade su için. Toksinleri ve zararlı maddeleri vücuttan atmak için, günde ortalama 1.5 litre su içmek gerekir. Yapay tatlandırıcılardan, renklendiricilerden ve katkılı yiyecek, içeceklerden kaçının. Doğal olmayan ve toksinleri artıracak besinlerden uzak durun. Selülit tedavisinde tuzu asgari düzeye indirmek gerekir. Fındık, fıstık, çekirdek gibi kuruyemişleri yemeyin. Kırmızı et kullanımına ara verin. En iyisi balık tüketin. Tavuk yiyeceğiniz zaman derisini ve yağlarını çıkarın. Sizin için zor olacak, ama süt ürünleri yemeğe ara vermelisiniz. Patates, pirinç, elma, havuç su tutucu gıdalardır, bunlardan tüketmemeye gayret edin. Lifli gıdalar tüketin. Hayatınızdan Stresi Uzaklaştırın. Vücudumuzda yer alan selülit kendi başına bir stres kaynağıdır. Vücudunuzu zorlayacak hareketlerden kaçının aerobik, ağırlık kaldırma gibi. Daha kolay hareketlere yönelin. Örneğin; yüzme, dans gibi. Stresten uzak durun. Stresli vücut yağlardan kurtulmak yerine onları korumaya yönelir. Banyo ve düzenli duş selülit tedavisinde önemli rol oynar. Özellikle soğuk duş, kan dolaşımını arttırdığından selülit oluşumunu engelleyici özellik taşır. Selülit banyosu için birkaç reçete:
- Deniz tuzuyla banyo. Banyo suyuna karıştırılmış deniz tuzuyla haftada 1 kez 15 dakika banyo yapın. - Gül yapraklarıyla banyo. Gül yapraklarını toplayıp banyo suyuna ekleyin. Cildiniz yumuşak bir hal alacak. Bu banyo aynı zamanda rahatlamak için de idealdir.
- Deniz yosunu banyosu. Bu banyo toksinleri uzaklaştır, kirleri temizler, cildi ferahlatır. Bu banyoyu haftada 1 kez 20 dakika yapın.

Banyo reçetelerine daha sonra detaylı açıklamalarla geri döneceğim. Daha önce ev koşullarında anti selülit reçeteleri yapma konusuna değinmek ve bu reçeteleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ev Koşullarında Selülit Tedavi Ürünleri Yapmak ve Kullanılan Yöntemler.

Jeller. Genellikle jeller kozmetik ürünlerin içeriğinde yer alan yağlara karşı hassasiyeti olan ciltlerde kullanılır. Yağlı ve normal ciltlerde kullanımları uygundur.
- Gliserin Jeli. Malzemesi: gliserin 56 gram, su 40 gram, mısır unu 4 gram.Malzemeleri karıştırın ve iyice karışması için 2 saat bekletin.

- Ballı Jel.
Malzemesi:gıda jelatini 3 gram, gülsuyu 34 gram, bal 1 gram, gliserin 50 gram, borik asit 3 gram
Jelatini gülsuyunda eritin, borik asidi ilave edin, ısırtılmış bal ilave edin. İyice karıştırın, 4-5 saat bekletin.
Zor bir reçete oldu, ama sırada reçete çok J
- Banyo reçetesi. Daha önce de belirttiğimiz gibi deniz tuzu banyosu çok yararlıdır. Detaylara inecek olursak, 500 gram deniz tuzunu küvete boşaltın. Küvet suyunun sıcaklığı en fazla 37 derece olmalıdır. Banyo süresi 15-20 dakikadır. Küvetten sonra ılık suyla duş alıp, bornoz giyilmelidir. Bu banyo haftada 1 kez yapılabilir.

- Bir başka selülit banyosu tarifi. 300 gram bitki karışımı lavanta, biberiye, atkuyruğu, yalancı iğde, kekik otu, mercanköşk, adaçayı,kekik karışımı küvete eklenir. 15 dakika banyo yapılır. Banyoyu masaj izledi takdirde daha etkili bir sonuç alınır. - Banyo reçetelerine devam: 1 bardak yoğurdu bitki yağlarıyla karıştırın. Bitki yağları karışımı için birkaç seçenek var; Birinci seçenek, 3 damla ardıç, 1 damla biberiye, 1 damla sardunya, 1 damla lavanta, 1 damla adaçayı. İkinci seçenek, 4 damla lavanta, 3 damla limon, 5 damla kekik, 5 damla biberiye. Üçüncü seçenek, 6 damla kekik, 4 damla biberiye, 2 damla limon. Suyun sıcaklığı 37 derece, banyo süresi 20 dakika.

- Doğal Banyo. Ayrık otu ile zemberek otu birlikte ezilir. Elde edilen karışım yarım saat tuzlu suda kaynatılarak süzülür. Sıvı bir kaba alınarak gün boyu dinlendirilir. Gün aşırı yatmadan önce sıvı ısıtılarak oturak banyosu yapılır.

- Antiselülit Banyosu: 5 damla tarçın yağı + yarım bardak ılık süt karıştırılır, sıcak banyo suyuna eklenir. Banyo süresi en fazla 5 dakikadır.

- Portakal kabuğundan kurtulmak için bir başka deniz tuzu yöntemi: 1:3 oranda deniz tuzu eklenmiş bir bardak su her gün içilir.

Selülitle savaşta bitkiler

Selülitlerden kurtulmak için bitkiler yaygın olarak kullanılmaktadır. Dere otu kökü idrar söktürücü özelliğiyle organizmayı toksinlerden arındırır, endokrin bezlerinin metabolik işlevlerini normalize eder. Huş ağacı selülit oluşumuna de zemin hazırlayan, vücudun dokulardaki fazla suyu atmasını sağlar. Taze meyve ve sebze, özellikle kivi, limon, yulaf, bezelye, fasulye ve mercimek yiyerek cildinizin daha gergin bir yapıya sahip olmasını sağlayabilirsiniz. Beyaz ve kırmızı turp, maydanoz, çilek ve kereviz ise vücudun fazla suyu atmasını sağlar. Ayrıca yeşil çay, biberiye çayı, rezene çayı, zencefil, mısır püskülü yardımcı olabilir.

Selülite karşı aşağıdaki bitkisel yağlar kullanılabilir; ardıç, limon, bergamot, greyfurt, turunç, limon otu, tarçın, muskat, sardunya.

Japon diyet uzmanları zayıflamak için greyfurt ve kara biber kokularının yararlı olduğunu ortaya çıkarmışlar. Bu kokularla vücudun yağ yakma işlemi arasında direk bir bağlantı olduğunu iddia ediyorlar. Bu nedenle greyfurdu aktif olarak kullanmaya başlasanız yararınıza olur. Hem deriye sürerek, hem banyoda kullanarak iyi sonuçlara ulaşabilirsiniz.

Selülit için bitkisel takviyeler:

- Biberiye çayı, günde 2-3 bardak, tatlandırılmadan içilmelidir. Hamileler ve yüksek kan basıncı olanlar içmemelidir.
- Enginar yaprağı çayı için; 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış yaprak, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3 bardak çay, aç karnına, tatlandırılmadan içilir.
- Limon suyu, suyla yarı yarıya inceltilir, tatlandırılmadan, günde 1 bardak içilir.

- Duvar sarmaşığının yapraklarını ufalayın ve bir litre sıcak suya katıp için.

- Erkeçsakalı çiçeklerini günde 4-5 kez demleyerek aç karna için. Fincan başına iki tutam erkeçsakalı yeterli.

- Günde en az 1 bardak greyfurt suyu için. Greyfurt selülitin düşmanıdır; yağları parçalar ve cildi canlandırır.

Selülitle savaşta en çok kullanılan yöntem vücudu sarmaktır. Sarmak için özel bir örtü türü kullanılmalıdır. Uzun süre vücut ısısını koruyup, sera etkisi ortaya çıkaracak bir madde olmalıdır. Bu yöntemde kullanılan beyaz kil çok iyi sonuçlar vermektedir. İşte Maske Tarifleri.

- Sirke Maskesi. Bu yöntem için sadece doğal elma sirkesi uygundur, derecesi %4-6 civarındadır. Elma sirkesi ve suyu 1:1 oranında karıştırın. Bu karışıma limon yağı veya nane yağı veya biberiye yağı eklenebilir. Selülitli bölgeye sürün. Üzerini naylonla ve onun da üzerini battaniyeyle kapatın. Yarım saat 1 saat bekleyin. Sonra maskeyi yıkayın, nemlendirici sürün.

- Ballı Sirke Maskesi. Eşit ölçülerde bal ve sirkeyi karıştırın, buğday unu ekleyip hamur yapın. Selülitli bölgeye uygulayın, yukarıdaki yöntemle 2 saat bekletin. Ertesi gün tuzsuz yağsız loru aynı bölgeye sürün, sarıp 2 saat bekletin. İşlemleri tekrarlayınca sonucu göreceksiniz.

- Beyaz Kil Maskesi. 1 paket kili suyla karıştırın, 5 damla limon, portakal, mandalina yağlarından birini ekleyin, 2 çorba kaşığı tarçın ekleyin. Selülitli bölgeye uygulayıp, yukarıda anlattığımız şekilde sarın. 20-30 dakika bekletin. Bu maske fazla yağların atılmasına ve problemli bölgenin pürüzsüzleşmesine neden olur.

- Yağ Maskesi. 20 ml zeytinyağı (badem, jojoba yağları da olabilir) + 3 damla limon yağı + 3 damla ardıç yağı + 3 damla lavanta yağı. İyice karıştırın, sorunlu bölgeye uygulayın. Yukarıda anlattığımız şekilde kompres yapın. 0.5 1 saat bekletin. Daha sonra yıkayıp nemlendirici sürün.

Şifalı bitkilerle yapılan birkaç maske de var.

- Doğal Maske. Sarmaşık yaprakları ile kırlangıç otu yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, yulaf unu karıştırılarak lapa kıvamına gelinceye kadar susam yağı ile yoğrulur. Hazırlanan lapa, temiz bir beze yaydırılarak sorunlu bölgeye konur.
- Doğal Maske 2. Kayın ağacının kabukları bir saat süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı bir kaba doldurularak dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, tedavi süresince vücudun selülitli bölgelerine iki saatte bir kompres yapılır. Ayrıca ısıtılan bu sıvı ile her gün banyo yapılır.

Scrub. Scrublar ölü deri giderici ve kan dolaşımını hızlandırıcı etki yaparlar. Bu özellikler selülitlere karşı savaşta önemlidirler.

- Scrub reçetesi. 1 ölçü zeytinyağını ½ ölçü ılık suyla karıştırın, üzerine ½ ölçü deniz suyu ekleyin. Karıştırın. Daha sonra hazır karışımı avucunuza dökün, selülitli bölgeye aşağıdan yukarıya olmak koşuluyla masaj yapın. İşlem bittikten sonra bölgeyi yıkayın, losyon veya krem sürün. Bu yöntemi haftada 1 kez kullanabilirsiniz.

- Kahveli Scrub. Yenisini pişin veya bayatını kullanın, fark etmez. Sıcak banyodan sonra, problemli bölgeye masaj yaparak uygulayın. 5-10 dakika bekletin. Yalnız kahve doğal olmalıdır. Karıştırma kahveleri kullanmayın.

- Yukarıda bahsettiğimiz deniz tuzunu da scrub olarak kullanabilirsiniz. Sıcak duş sonrası problemli bölgeleri tuzla ovun, 5-10 dakika masaj yapın, işlemden sonra nemlendirici sürün.

Deniz Tuzlu Banyo Reçetelerine Devam.

- 1.reçete. 1 kg deniz tuzu + 10-12 damla bitki yağları karışımı (mandalina, portakal, greyfurt, ardıç, limon)- 2. reçete. 1 kg deniz tuzu + 10 damla bitki yağları + yarım limonun suyu
- 3.reçete. 1 kg deniz tuzu + 10 damla bitki yağları + 1 litre papatya ve ısırgan otu çayı
- 4.reçete. 1 kg deniz tuzu + 10 damla bitki yağları + 250 ml süt
- 5.reçete. 1 kg deniz tuzu + 10 damla bitki yağları + 1 litre maden suyu
Banyolardan önce vücudunuzu kirlerden arındırırsanız daha iyi sonuçlar alırsınız.
Çok yöntem var hangisi nasıl bir sırayla kullanılmalı derseniz, uzmanlar şöyle bir sıralamayı öneriyorlar: Duş scrub banyo maske antilelülit jeli veya kremi + masaj edinebilirseniz gece yatarken giymek için masaj pantolonu. İki günde bir ballı masaj yapın. Beslenmenize dikkat edin. Sabahları soğuk duş alın. Selülitte önemli olan dolaşımın hızlanmasıdır. Kılcal damarlar kan pompalamaya başlayınca bölgedeki dokular canlanır ve kendini yeniler.
Uzmanlar, doğal kıllı bir vücut fırçası kullanılarak, selülitin olduğu bölgelerin, cilt kuruyken fırçalanıp uyarılabileceğini de belirterek şunları kaydediyor: Nazikçe fırçalayarak başlayın. Vücudunuz alıştıkça biraz daha güçlü şekilde ovabilirsiniz. Ancak cildi harap etmemeye de özen gösterin.

Selülit Ürünleri Yapmaya Devam:

- Masaj reçetesi. 2 ölçü badem yağı, 1 ölçü limon yağı, ¼ ölçü lime yağı, 3 ölçü kırmızı şarap, 3 ölçü vodka. Problemli bölgeleri günde 2 defa süngerle uygulayın.
- Masaj reçetesi 2. Taze defne ve biberiyeyi cam kavanoza koyun. Üzerine çıkacak kadar susam yağı ve iki çorba kaşığı soya yağını karıştırın. İki hafta güneşte bekletin. Ardından karışımı süzüp içine 4 limon suyu sıkın. Vücudunuza masaj yaparak uygulayın. Bu karışım kan dolaşımını hızlandırır.
- Selülit kremi: 25 gram okaliptüs yağı + 25 gram melisa yağı + 25 gram adaçayı + 15 adet dövülmüş aspirin + 10 adet limon suyu. Malzemeler iyice birbirine karıştırılır ve sonra masaj yaparak cilde uygulanır. Romatizma ağrısı için de çok faydalıdır.
Bu arada tabii bu masajları, kremleri yapıp kullanırken unutulmaması gereken en önemli şey yukarıda da belirttiğimiz gibi beslenme ve harekettir. Türk cerrah Dr. Mehmet Öz’ün söylediği gibi: Selülit, deri ile kas dokusunu bir arada tutan lifli bölgedeki yağ birikimi sonucu oluşur. Krem kullanarak selülitten geçici olarak kurtulursunuz, ama yeniden ortaya çıkar. Selülitsiz bir bedene sahip olmak için beslenmenize dikkat etmeniz ve egzersiz yapmanız gerekiyor.

Selülit tedavisi için bir ipucu: Deniz kumu iyi bir selülit önleyicidir. Kumun içeriğinde bulunan iyot cildinizi canlandırdığı gibi, kumun kendisi cildi ölü deriden arındırır ve selülitleri parçalamaya yardımcı olur.

Ünlülerden Birkaç Selülit Reçetesi

- Nüket Duru’dan Selülit Reçetesi. Selülitli bölge 10 dakika kaya tuzuyla ovulur. Sonra ılık suyla yıkanıp mısır unuyla ovulur. Ardından maydanoz tohumu kaynatılıp içilir.

- Tülin Şahin’in Selülit Reçetesi . Günde 5 meyve yemek, yürüyüş ve su jimnastiği yapmak.

Sağlıklı yaşam konusunda yazıları ve çalışmalarıyla tanınan Dr. Ender Saraç’tan selülit masajı yağı reçetesi. Ender Saraç’ın tecrübelerine dayanarak geliştirdiği bu masaj yağı en az 3 hafta uygulanırsa 1-2 ay içinde sonuç verebiliyor. 1/2 tatlı kaşığı susamyağı, 1/2 kahve kaşığı portakal yağı, 4-5 damla biberiye yağı, 10 damla kekikyağını temiz bir kapta karıştırın. Sonra bu karışımı hafifçe ısıtın (vücut ısısına yakın olması yeterli). Selülit olan bölgeye ellerinizle yedirerek sürün ve iyice yedirdikten sonra hafifçe cildi kızartacak şekilde ham ipek keseyle veya kabak lifi gibi bir keseyle sertçe bastırarak en az 10-15 dakika masaj yapın. Daha sonra yağlı selülitli bölgeyi mutfak streçiyle sarın ve hemen ter atmak için spora veya egzersize gidin. En az 20 dakika aktif ve terletici hareket yaptıktan sonra banyoda iyice ovalayarak yıkanın. Eğer zamanınız varsa bu işlemi sabah ve akşam, yoksa sadece günde bir kez yapabilirsiniz.

5 Ekim 2008 Pazar

Anti-Aging Nedir?

Anti-Aging kelime anlamı olarak "yaşlılığa karşı" demektir. Anti-Aging terimini tıbbi olarak, aktif tedbir alma veya koruyucu tıp olarak nitelendirebiliriz. Anti-Aging yaşlanmayı mümkün olduğu kadar yavaşlatmak ve vücudun bir bütün olarak orantılı ve sağlıklı yaşlanmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Cilt dokusunu ve bağlayıcı hücreleri yenilemek, hormonal dengesizlikleri erkek ve kadında ayrı ayrı ele alarak dengelemek, cinsel gücü ve sağlığı arttırmak, yaşlanma sonucu oluşabilecek hastalıklara karşı erken tanı ve önlem almak Anti-Aging 'in uygulama amaçlarından başlıcalarıdır.



Anti-Aging sadece Check-Up değildir ama özel bir Check-Up ile başlar.Bilinen normal Check-up kişinin o sanki sağlık durumu hakkında hekime genel bir fikir vermek amacıyla yapılan, şeker metabolizması, kan sayımı, karaciğer fonksiyonları, böbrek fonksiyonları, tiroid fonksiyonları, kolestrol, kan yağlarının tespitini içeren kan testleri ile muayeneden oluşur. Anti-Aging check-up kapsamında ise bu yapılan testlere ek olarak, vitamin-mineral düzeyleri, antioksidan kapasite ölçümü, detaylı hormon taraması, osteoporoz, menopoz-andropoz tespiti, immün (bağışıklık) sistem değerlendirmesi, tümör marker (belirleyici) taraması vb. ileri testler yapılır. Bu tarama sonuçları da hekime kişinin sağlık durumu ve hastalık riskleri konusunda çok daha net bilgi vererek teşhis ve tedavi imkanı sağlar. Check-up, koruyucu hekimliğinin ikincil koruma aşamasında yer alan bir sağlık taraması iken Anti-Aging uygulaması bireyleri hem birincil, hem de ikincil koruma anlamında değerlendiren ve üçüncül korumaya ihtiyaç bırakmamayı hedefleyen çok önemli bir uygulamadır.

Varikosel nedir? Nasıl tedavi edilir?

Varikosel testislerdeki kanı boşaltan venlerin (toplardamar) genişleyip varisleşmesidir.Toplardamarların iç yüzeyinde kan dolaşımını düzenleyen kapakçıklar işlevlerini yitirmiştir ve kanı boşaltamamaktadır. Testisten çıkan toplar damarların aşırı ve anormal olarak genişlemiş olması, testiste ısı etkisi ve beslenme bozukluğu sonucu sperm üreten hücreleri toksik bazı maddelerle karşı karşıya bırakır. Bu durum maddeler testis içinde etki yarattığı için sperm oluşumunu kötü etkiler. Testislerin sonografik muayenesi ve damarsal araştırılması gerekir. Böyle bir durum cerrahi müdahale ile düzeltilir.Puberte sonrası erkeklerin yaklaşık % 10-20 sinde görülür. Kısırlık (infertilite) şikayeti olan erkeklerin ise yaklaşık %40 ında varikosel mevcuttur. Sekonder infertilite şikayeti olan erkeklerde ( önceden en az bir çocuğu olan ancak şimdi kısırlık şikayeti çeken) ise bu oran % 80 lerin üzerine çıkmaktadır. Varikosel her iki testiste de görülebilir. Ancak anatomik komşulukları dolayısı ile sol testiste görülme oranı % 85, sağ testiste görülme oranı ise % 15 civarındadır. Bir taraftaki varikosel genellikle diğer testisi de etkilemektedir. Varikosel çoğu zaman hiçbir belirti vermez. Ancak bazen aşağıdaki belirtiler görülebilir: Testislerde ağrı Testislerde küçülme Testislerde dolgunluk hissi İnfertilite (kısırlık) Gözle görülebilen genişlemiş damarlar Ele gelen genişlemiş damarlarVarikoselin neden kısırlığa sebep olduğu konusunda henüz kesin bir bilgi yoktur. Ancak genişleyen damarların testislerde sebep olduğu ısı artışının sperm üretimini olumsuz etkilediği, genişleyen damarlarda biriken kanda anormal konsantrasyonlara ulaşan böbreküstü bezi ve renal ürünlerin sperm oluşumunu olumsuz etkilediği, yine bazı metabolik ürünlerin artması ve oksijenlenmenin azalmasının sperm üretimini olumsuz etkilediği gibi birtakım teoriler mevcuttur.Bazen hastalar testislerinde gördükleri veya ayakta iken ellerine gelen genişlemiş damarlar sebebi ile doktora gelirler. Doktor tarafından yapılacak elle muayene ile genellikle tanı konur. Bazen ultrasonografi / Doppler gerekebilir. Bütün varikoselli hastalara 4 günlük cinsel perhizden sonra sperm tahlili (spermiogram) yapılıp sperm sayısı, hareketliliği ve şekilleri araştırılmalıdır. Hastaların yaklaşık %70 inde sperm yoğunluğu ve hareketliliği azalmış, şekilleri bozulmuştur. Bu hastalarda yüksek oranda kısırlık görülür.Kısırlık şikayeti olan varikoselli erkeklerde, çok yoğun ağrı şikayeti olanlarda ve testislerinden biri diğerine göre anlamlı küçülme göstermiş varikoselli erkeklerde cerrahi tedavi önerilir. Tedaviye geçmek için varikoselin mutlaka sperm değerlerini bozmuş olması gerekir. Yani spermi normal ise tedavi edilmeyebilir. Evli olmayan erkeklerde de varikosel bulunmuş ve sperminde bozulma başlamış ise tedavi yapılmalıdır. Eğer erkek adolesan çağda, yani henüz ergenliğe gelmemiş ise ve sperm veremiyorsa bu durumda testiste küçülme olup olmadığına bakılır. O taraf testisi %10’dan fazla volüm kaybetmiş ise yine ameliyat endikasyonu vardır.Testislerinde ağrı olan ve muayene ile varikosel saptanan erkeklerde bu ağrının mutlaka varikoselden kaynaklanıyor olması gerekmez. Önce diğer nedenler araştırılmalı ve semptomatik tedavi yapılmalı, ondan sonra varikoselin tedavisine geçilmelidir.VARİKOSELİN TEDAVİSİ AMELİYATTIRAmeliyat sırasında mikroskop kullanılması önerilmektedir. Ameliyatı kasık bölgesinden yapılan küçük bir kesi ile gerçekleşir. Testisi drene eden venler bağlanır. Basit bir ameliyattır ve genellikle hastane de yatmayı gerektirmez. Varikosel ameliyatının başarı şansı değişiktir. Mikroskobik yapılan ameliyatların başarı şansı diğerlerine oranla çok daha yüksektir. Yaklaşık 30-60 dk. sürer. Bu sırada testisle ilgili diğer oluşumların zarar görmemesine özen gösterilmelidir. Varikosel ameliyatı dikkatli yapılmaz ise hidrosel (testis çevresinde sıvı birikimi), atrofi gibi komplikasyonlar görülebilir. Ama son yıllarda, ameliyat tekniğinde elde edilen ilerlemeler sayesinde bu komplikasyonlara hemen hemen hiç rastlanılmamaktadır. Bunda cerrahın deneyimi önemlidir. Ameliyat olacak kişilerin bunu iyi bilmesi ve ameliyatı yapacak doktordan da bu konuda bilgi alması gerekir. Ameliyattan 3 ay sonra sperm üretiminde düzelme görülmeye başlar. Sperm tetkiki ameliyattan sonraki 3-6. ayda yapılmalıdır. Sperm üretimindeki düzelme ameliyat olan hastaların %50-80 inde görülür. Gebelik üzerindeki etkisi de yüzde 20-69 civarında artmaktadır. Azoospermi olgularında da varikosel ameliyatı yapılması önerilirse de, başarısının daha düşük olacağı önceden belirtilmelidir.Tüp bebek uygulaması yapılacak erkeklerde de varikosel ameliyatı yapıldıktan sonra tüp bebeğe geçilmesi başarıyı artırabilir. Ameliyat edilen hastaların bir kısmında sperm değerleri biraz daha yükselerek mikroenjeksiyon (ICSI) yerine aşılama (IUI) uygulamasına geçilebilir, hatta doğal yolla gebe kalma şansı da elde edilebilir. Spontan gebelik sağlanamayan hastalarda sperm sayısı, motilite veya sperm morfolojisindeki iyileşme ile yardımcı üreme tekniklerinin başarısı artmaktadır.

NANO-TEKNOLOJİ NEDİR?

NANO-ÖLÇEK DÜNYASI NANO-SCALE WORLDNANO-TEKNOLOJİ NEDİR ve NERELERDE KULLANILABİLİR?Dünyada yapılan bir araştırmaya göre %29’umuzun duyduğu nano-teknoloji nedir?Nano-teknoloji ultra ince/küçük parçaların/malzemelerin kullanım bilimidir. Bir nano metre (1 nm) milimetrenin milyonda birine eşittir (1nm = 10-9 m = 10-6 mm). İnsan saç kılı 80.000 nm kalınlığındadır. Kırmızı kan hücreleri 7000 nm çapındadır. Nano-bilimi malzemelerin büyük ölçekteki özelliklerinden farklı olarak malzemeleri atomik, moleküler ve makro moleküler ölçekte inceler ve maniple eder.Malzemeler nano ölçekte, iri boyuttan çok farklı özellik ve davranışlar gösterirler. Nano malzemeler daha kuvvetli, daha hafif veya daha farklı şekilde ısı ve elektrik iletme özelliklerine sahiptir. Hatta renkleri bile değişir. Örneğin nano ölçekteki altın parçaları, parça boyutuna göre kırmızı ve mavi renk olabilmektedir.Parça boyutu inceldikçe birim kütle için yüzey alanı artışı, malzemenin kimyasal reaktivitesini artırır. Bu yüzden nano-malzemeler yakıt hücreleri ve pillerde katalizör görevi görebilmektedir. Parça boyutu inceldikçe kuantum etkisi artar, malzemenin optik, magnetik ve elektriksel özellikleri önemli ölçüde değişir.Bilgisayar yongaları (chip), CD’ler ve mobil telefonların yapımında nano-malzemeler kullanılmaktadır. Nano-malzemelerden üretilen cihazlar daha hızlı, hafif, kuvvetli ve verimli olmaktadır. Nano-teknolojiler sağlık, bilgi teknolojileri (IT) ve enerji depolamada çok büyük potansiyel kullanım olanaklarına sahiptir. İçinde yaşadığımız dünya nano-teknolojilerle çok önemli gelişmeler kaydedecektir. Dünyada gelişmiş devletler ve iş dünyası nano-teknolojiye çok büyük yatırımlar yapmaktadır. Nano-teknolojı nedır,nano-teknolojı nerelerde kullanılır,nano-teknolojı ne demekNANO-MALZEMELER NASIL YAPILIR?Doğal veya insan yapımı (sentetik) olabilirler. Örneğin nano-parçalar bitkiler, algler ve volkanik aktivitelerle doğal olarak üretilebilmektedir. Nano-parçacıklar binlerce yıldır pişirme ve yanma olaylarının ürünü olarak yaratılmaktadır. Ayrıca araç ekzozlarından da oluşmaktadır.Kasların hareketini sağlayan ve hücreleri tamir eden insan vücudundaki bazı proteinler nano-boyutludur. Nano malzemeler çok farklı şekillerde oluşabilmektedir Bazı nano-malzemeler kendi bileşenlerinden oluşabilmektedir. Karbon parçaları bu şekilde nano tüpler yapmaktadır. Diğer bir yöntemde bilgisayar yongaları yapımında kullanılan nano-malzemelerin iri parçalardan dağlanmasıdır (etching).Güçlü mikroskoplar atom ve molekülleri daha yakından görmemizi, toplamamızı ve basit nano yapı oluşturmamıza yardımcı olmaktadır. Bazı nano-malzemeler molekül molekül yapılabilmektedir. Örneğin IBM bu tekniği kullanarak Xenon atomlarından IBM logosunu 5 nm harflerle ışıldatmasını başarmıştır. Bugün bu teknik çok emek yoğun ve endüstriyel kullanıma henüz uygun değildir. Şüphesiz ki nano-teknolojiler gelecekte yaşam kalitemizi geliştirecektir.NANO-TEKNOLOJİLER EMİN MİDİR?Bilgisayar yongaları ve katalizörler sağlık ve emniyet riski oluşturmaz. Çünkü nano-malzeme büyük nesnelere dağlandığından (etch)/bağlandığından çevreye yayılmaz ve zarar vermez. Oysa serbest nano-parçalar zararlıdır. Nano-parçaların ve nano-tüplerin üretimi esnasında oluşan malzeme bulk malzeme üzerine bağlanmadığından serbesttir ve etrafa saçılabilir. Nano boyutlu bu parçaların solunması, yenmesi veya vücuda deri yoluyla girmesi hücrelere zarar verebilir. Nano-tüpler yapısal olarak asbest liflere benzer, uzun süre fazla miktarda solunursa solunum sorunlarına yol açabilir. Nano-malzeme üretilen yerlerde nano-partikül maruziyeti mutlaka gözlenmelidir. Serbest nano partikülleri çevreye (besin zincirine, bitkilere ve hayvanlara) potansiyel zarara Nano-teknolojı nedır,nano-teknolojı nerelerde kullanılır,nano-teknolojı ne demeksahiptir.NANO-TEKNOLOJİNİN GELECEĞİ NEDİR?Kısa vadede, nano-teknolojiler daha küçük, daha hızlı bilgisayarlar ve daha keskin/net ve verimli elektronik görüntü cihazları (display) yapımına yol açacaktır. Nano parçalar boyaya katıldığında boya ağırlığı azalacak böylece uçaklarda/gemilerde kullanıldığında toplam ağırlık düşecek ve daha az yakıt tüketilecektir. Nano parçacıklar çevreyi temizlemede yardımcı olurlar. Nano-parçalar toprak ve yer altı suyundaki tehlikeli bileşikleri zararsız bileşenler haline dönüştürmesine yardımcı olur.Nano-zarlar (membrane) uzun vadede potansiyel olarak su arıtma prosesinde daha enerji etkin olacaktır. Ayrıca yüksek performanslı motorlar uzun ömürlü makine yağları ile sağlanacaktır. Tıb alanında uzun vadede ilaç sektöründe ve takma organ yapımında kullanımı vardır. Nano-parçalar vücudun belli kısmına özel ilaç olarak hızlı verilebilmektedir. Hafif ve uzun ömürlü takma organlar (kalp kapakçığı, kalça protezleri vs) yapımında da kullanılabilmektedir. Tansiyonu ve kalp atışını ölçen akıllı elbiseler yapımında ve çevredeki tehlikeli kimyasalları teşhisinde nano-malzemeler kullanılabilmektedir.Karbon nano-tüpler yassı karbon atomu yaprakları yuvarlanarak ve çok ince silindir tüpü şeklinde yapılırlar. Karbon nano-tüpler çelikten 100 kat güçlüdür fakat 6 kat daha hafiftir ve elektrik iletirler. Elektronik görüntü (display) ve algılayıcı (sensor) yapımı ve hafif inşaat malzemesi yapımında kullanılmaktadır Farklı yapı, uzunluk ve çaplarda nano-tüpler yapılabilmektedir.SONUÇNano-teknoloji ve nano malzemelerin kullanımının hızla artaçağı tahmin edilmektedir. Nano malzemeler yapısal uygulamalar (seramik, katalizör, kompozit malzemeler, kaplama, inçe filmler, tozlar), vücut bakım ürünleri (makyaj malzemeleri yapımında), elektronik parçalar (nano-elektronikler, organik ışık yayan diotlar, algılayıcılar, optik-elektronik malzeme yapımında), biyo-teknolojide/tıpta (hedef ilaç ve biyoalgılayıcı yapımında) ve çevre korumada (nanofiltrasyon ve membran filtrasyonda) kullanılacaktır. Gelişmiş devletler nano-teknolojilerdeki Ar-Ge çalışmalarına büyük önem vermekte ve kaynak ayırmaktadır. Ülkemizin de bu konuda geride kalmamasında yarar vardır.

29 Eylül 2008 Pazartesi

Cilt Çatlakları



Cilt Çatlakları
Çatlaklar, cildin aşırı gerilmesi sonucu derideki elastik dokunun kırılması ile oluşuyor. Başlangıçta kırmızı ile mor arası bir renkte olan büyüklü, küçüklü bu çizikler zamanla sedefli beyaz bir renge dönüşüyor. En çok, karın, kalça, baldırlar ve göğüslerde görülen çatlakların oluşumuna önemli kilo değişimleri, hamilelik gibi durumlar neden oluyor. Peki, bu çatlaklar neden her hamile kadında ya da her kilo alıp-vermiş kadında görülmüyor? İşte bu konuda pek eşit değiliz. Cilt yapımız çatlakların oluşma olasılığında çok etkili; kimi ciltler diğerlerine göre daha dayanıksız olabiliyor. Örneğin, çok açık renkli ciltler çatlak oluşumuna daha yatkın.

Cilt, üst üste sıralanmış 3 katmandan oluşmaktadır: Epiderm, derm ve hipoderm. Derm, gerçek bir yorganı andırır. İçerdiği lifler sayesinde, cildin temel çatısını oluşturur. Demet şeklindeki kollajen lifleri, cildin dayanıklılığını, diriliğini ve yapısal bütünlüğünü sağlar. Daha ince olan elastin lifleri, kollajen lifleriyle birlikte gerçek bir ağ oluşturur ve cildin elastikiyetinde önemli bir rol oynar. Eğer kollajen ağları düzensizleşir ve elastik lifler koparsa, cildi sıkılaştıran tüm yapı yıkılır ve cilt, yaraya benzer çizgili bir hal alır, cilt çatlakları oluşur.
Çatlaklara engel olunabilir mi?Çatlaklara engel olabilmek için karın, göğüs ve bacakları esnemeye alıştırmak gerekir. Çeşitli losyon ve yağlar cildin esnemesine yardımcı olabilir. Ayrıca bu bölgelere masaj yapılması kan dolaşımını hızlandıracağından çatlaklara karşı koruyucu olacaktır. Cildinizi hafifçe kızarıncaya kadar minik uyarıcı çimdiklerle yoğurabilirsiniz. Buna ek olarak masaj, soğuk – sıcak su ile şok duşu ve düzenli egzersiz yapmak cilt ve kasların oksijenle beslenmesi ve hücrelerin güçlenmesi açısından önemlidir. Güçlü hücreler çatlamazlar. Ayrıca dengeli beslenmek ve bol su içmek de cildin sağlıklı bir yapıya sahip olmasında ve kendini korumasında önemli bir faktördür.
Herkeste çatlak görülür mü?Hayır. Çünkü çatlakların oluşumunda kalıtımın da rolü vardır. Dokuları zayıf olanlarda, kilo alıp verme sırasında bu çatlaklara daha sık rastlanır. Açık tenli kişilerde de esmer olanlara kıyasla daha çok çatlama görülür. Çatlakların önlenmesinde kiloyu korumanın ve bakımın büyük etkisi vardır.Çizgiler belirdikten sonra ne yapılabilir?Ciltteki çatlamalara engel olan her türlü önlem, oluşan izlerin de aynı şekilde solmasına yardımcı olur. Ancak tam anlamıyla kaybolmaları imkansızdır. Özellikle hamilelik döneminde vücudun hızla büyüyen bölgelerini cilt bakım kremleriyle beslemek hem cildi dinlendirecektir, hem de çatlakların oluşmasını engellemede yardımcı olacaktır. Çatlakların oluştuğu bölgelerde cildi germeye yönelik tedavi ve bakımlar da çizgilerin belirginliğini kaybetmelerine yardımcı olur.Korunmak için neler yapmalı?Ne yazık ki, oluşan çatlakları yok edecek mucize bir reçete yok; kalıcılar. Ama, oluşumlarını ısrarlı bir bakımla engellemek mümkün. İşte tavsiyelerim:* Cildinizi her gün bir kremle nemlendirin. Kremler hem çatlamaya karşı cilde gereksinim duyduğu suyu verecek, hem de cildin esneme kapasitesini artıracaktır.* Bol, bol su için.* A, E ve C vitaminleri yönünden zengin yiyeceklerle beslenin.* Spor yapın.* Kısa süreler içinde kilo alıp vermemeye çalışın.* Hamileyseniz, kilonuzu doktorunuzun önerdiği sınırlar içinde tutmaya özen gösterin.* Çatlakların tedavisi daha erken dönemlerde iken bir dereceye kadar mümkün olduğundan bu dönemleri kaçırmadan uzman dermatoloğunuzla görüşmeniz daha doğru olacaktır, ancak çok ileri aşamalardaki çatlaklar yani beyaz renkte ve dikey çatlakların ne yazık ki daha çok etkin bir tedavi şekilleri bulunamamıştır, mekanik dermabrazyon, kriyoterapy veya lazer tedavi sonuçları ise hala o kadar yüz güldürücü değildir, ancak bazen bir dereceye kadar bölgedeki yoğunluk ve belirginliği kaybettirelebilir. Yapılan tedavi sonuçlarının sizi hayal kırıklığına uğratmamak için tabi ki doğru kişilere baş vurmanız lazım.Hamilelik döneminde daha sık rastlanır!İnsan cildi çok esnektir. Ancak cilt kendi kapasitesinin üzerinde esnerse, o zaman cilt altındaki kolajen lifler yırtılır. Cilt çatlakları özellikle genç kızlarda buluğ çağında, vücutları aniden kadınsı değişimler gösterdiğinde ve aynı şekilde vücut geliştirme sporu yapan erkeklerde görülür. Cildin alt dokusunun yırtıldığı yerde kırmızı – mavimsi çizgiler oluşur. Bu çizgilerin oluşmasına en uygun yer; karındır. Bu çatlakların göğüs ve bacaklarda görülme olasılığı da oldukça yüksektir. Aşırı kilo alımı bu çatlakların en önemli sebeplerindendir. Özellikle hamilelik döneminde bu tip çatlaklara daha sık rastlanır. Göğüslerde süt toplanması, göğüslerin büyümesine ve ağırlaşmasına yol açarken, göğüs kenarlarında da çatlamalar görülebilir. İlk başlarda belirgin olan bu çizgiler zaman içinde solar, gümüş beyazımsı bir renk alır. Ancak kişi eski kilosuna dönse bile bu çizgiler hiçbir zaman tam anlamıyla kaybolmaz. Hamilelik döneminde ciltte gerilme olan bölgeleri koruyucu ürünlerle nemlendirmek ve esnemeye hazırlamak çatlaklara karşı etkili bir önlem olabilir.Hamilelik döneminde uygulayacağınız doğru bakımlar çatlakların sayısını minimalize etmenizi ve daha sonra bu konuda çok fazla çaba serf etmemenizi sağlayacaktır. Kozmetik ürünlerin doğru seçimi ve hamilelik süresince düzenli bir şekilde uygulayacağınız bu ürünler sayesinde çatlakları oluşabilecek minimal dereceye indirmek mümkün, tabi bu doğru karar ancak doğru bir fizik muayene ve cilt tipi tespit edildikten sonra yapılır.Çatlakların tıbbi tedavilerinde hangi yöntemler uygulanıyor?Çatlakları yüzde 100 geçirecek herhangi bir yöntemin olmaması ile birlikte en çok kullanılan yöntemler lazer ve karboksiterapi yöntemleridir, lazer için ayda bir ortalama 3-5 seanstan sonra çatlaklarda yüzde 60, yüzde 100 başarı elde edebilirken, karboksiterapi yöntemleri sayesinde ortalama 8- 10 seanslık uygulamalardan sonra hem cilt kalitesinde genel düzelme ve toparlanma ve hem çatlaklarda yine yüzde 60- yüzde 100 başarı elde edilebilir.

Çocuk Bakımı



Çocuk Bakımında Mama Hazırlama
Mama Hazırlamanın Püf Noktaları Mama hazırlarken çok titiz davranmak gerekir. İşte dikkat etmeniz gereken noktalar...

Anne sütünün verilemediği durumlarda en sağlıklı beslenme şekli hazır bebek mamalarıdır. Bu mamalar, mümkün olduğunca anne sütüne benzetilerek hazırlanmaya çalışılmış; modern teknolojilerin kullanıldığı, hijyenik ve sağlıklı ürünlerdir. Bu mamaları doktorunuza danışarak da alabilirsiniz.
Mama alırken dikkat edilecek hususlar- İçindeki proteinin anne sütündeki protein oranlarına benzer olması- Mineral içeriğinin doğru ve anne sütüne benzer olması- Karbonhidrat ve yağ cins ve miktarının anne sütündeki gibi olmasıdır Mamanın hazırlanışıMama hazırlarken çok titiz davranmak gerekir. İşte dikkat etmeniz gereken noktalar: - El yıkamanın önemini unutmayın- Kullanılacak tüm kaplar önce sabunlu suyla yıkayıp durulanmalıdır, sonra kaynamakta olan suya atılarak en az 10 dakika bekletilmelidir. Daha sonra, temiz bir maşa ile temiz bir yüzeyde kurutulmalıdır. - Temiz içme suyu en az 10 dakika kaynatılmalı ve 60 dereceye kadar soğutulmalıdır. - Mamanın üzerinde yazan veya doktorunuzun önerdiği miktarda mama, belirtilen miktarda su ile karıştırılmalıdır. - Mama eridikten sonra, bebeğin içebileceği ısıya getirilmelidir. Mamanın sıcaklığı ideal vücut sıcaklığı olan 35- 37 derece olmalıdır. Bir damla mamayı bileğinizin iç kısmına damlatarak kontrol edin. Bilekte soğuk ya da sıcak bir his oluşturmamasına dikkat edin. - Mama paketleri, açıldıktan sonra belli bir süre içinde tüketilmelidir. Bunun için kutunun üzerinde yer alan talimatlara uyun. Bebekler mama ile besleniyorsa ya da mama anne sütüne takviye amaçlı kullanılıyorsa, emzirme saatleri sıklığında mama verilmelidir. Mama miktarı da zamanla artacaktır. Mama verirken de, emzirme işleminde olduğu gibi rahat bir yere oturun ve bebeğinizle göz teması kurun. Başını göğsünüze yaslayın. Bu yakınlık ona ve size iyi gelecektir. Aslında bu işi arada sırada baba da yapabilir. Böylece bebekle baba arasında bir bağ kurulmuş olur.

Formda Kalmak



Formda Kalmak İçin
Formda Kalmak
Formda kalmak pek çok kişi tarafından kendi kişisel özelliklerine göre şekillendirilebilir. Kilo problemi olmayan kişiler tarafından aynı kiloda kalma çabaları olarak nitelendirilirken benzer durum kilolu biri için eski kilosuna kalmak olarak nitelendirilebilir.



Bu terim sadece fiziksel değil, ruhsal ve zihinsel sağlığın iyiliğini kapsayan ve sağlığın her aşamasını içeren bir ifadedir. Beslenme ve fiziksel aktivite, her biri için temeldir.

Formda olmanın yaşı yoktur. Formda kalmak, her yaşta düzenli fiziksel aktivite ve iyi beslenmeyi içeren bir yaşam şeklidir. Ne kadar erken başlanırsa sağlık için o kadar iyi olur. Her yaşta ve yaşamın her aşamasında kendi potansiyelinizin en fazlasını yapın. Besin seçimi ve fiziksel aktiviteyi gereksinimlerinize adapte ederek, kişisel alışkanlık ve yaşam biçimi haline getirerek sağlıklı olabilirsiniz. Bu kitap yaşam boyu sağlıklı beslenme ve aynı zamanda besinlerden zevk alma konularında bilgilendirmektedir.

İyi beslenme ve düzenli fiziksel aktivite- sadece biri değil- formunuzu geliştiren yaşam şekli ile ilgili ayrılmaz iki alışkanlıktır. Yaşam şekilleri ile ilgili diğer kararlar da sağlığınızı olumlu yönde etkilemektedir. Yeterli uyku, sigara içmeme, stresi kontrol altına alma, orta düzeyde alkollü içecek tüketme, emniyet kemeri kullanma, hijyen kurallarına uyma ve sağlığı korumak için düzenli olarak tıbbi kontroller yaptırmak bunlardan birkaçıdır.

Beslenme terimini hep duyarsınız. Besin ve formda kalma ilişkisi, duyumlarınızın temelini oluşturur. Beslenme yiyeceklerin vücudu nasıl beslediğine bağlıdır. İyi beslenme de aşırıya kaçmadan vücudun gereksinimine yetecek kadar besin alınmasıdır.

Bugünkü beslenme bilgileri yıllar süren bilimsel araştırmalar sonucu elde edilmiştir. Sağlık ve besinlerle ilgili araştırmaların uzun bir tarihi geçmişi vardır, hatta bununla ilgili eski Yunanların da kayıtları bulunmaktadır. Fakat beslenme ile ilgili gizemler 19. yüzyıla kadar açıklığa kavuşturulamamıştır. Bundan sonra bilim adamları beslenme ile ilgili pek çok soruyu cevaplayabilmişlerdir. Çalışmalar devam etmekte ve bilim adamları beslenme, besinler ve onların sağlıkla ilgileri hakkında önemli soruları araştırmaktadırlar.

Günümüzde beslenme önerileri somut bilimsel bulgulara dayanmaktadır. Eskilerden farklı olarak, sağlık için yiyecek seçiminde geçerli güçlü temellere sahibiz, kişisel sağlığınız için beslenme ilkelerini uygulama ve öneriler alma, size bağlıdır.

2008 Modası




2008 Yılı Sonbahar Kış Modası
2008 Yılında Modada Neler VarYeni bir yıla başlamak demek, her şeye yeniden başlama şansına sahip olmak demek. Ancak büyük kararlara adım atmadan, önce vitrin değiştirip, stilinizi yenileyin!Yeni yılı niçin bu kadar severiz? Muhtemelen bunu yeni bir başlangıç için bir şans olarak görürüz, her şeyi daha iyi yapabileceğimiz yeni bir zaman dilimi olarak.

Kilo vermek, yeni bir iş bulmak gibi arzuladığımız değişikliklerin bazıları daha zor olabilir, işe kolay bir şeylerle de başlayabilirsiniz: Meselagörünüşünüzü yenilemek gibi. Hemen gözünüz korkmasın, tüm tarzınızı bir anda çöpe atmaktan bahsetmiyoruz. Küçük değişiklikler, moda olan bir iki yeni aksesuar veya giysi tahminizden daha büyük bir fark yaratacak.
Yeni bir trend deneyinYeni bir yıl, farklı bir görünüme bürünmek için mükemmel bir zaman. Bu nedenle önümüzdeki sezonun şu iki trendine bakmakta fayda var:Fırfırlı bluzlarYazın ve sonbaharın bohem havalarından sonra artık daha rafine görünümler moda ve bu modanın merkezinde de fırfır var. Fırfır deyince suratınızı buruşturmayın. Zaten çok ve büyük fırfırlı giysileri önermiyoruz, hele de kilolu görünmek istemiyorsanız. Yumuşak dokulu, hafif fırfırlı bir bluz seçebilirsiniz. Bu yeni bluzla, her zaman giydiğiniz takım elbisenizi yenileyebilir, ona farklı bir hava katabilirsiniz.Kadınsı bir elbiseSezonun modası daha yüksek belli ve üzerinize oturan (ama vücudunuzu çok da sarmayacak) üstler ve bol, geniş ve plili etekler. Böyle bir elbise alırsanız, baharı kurtardınız demektir. Bu elbiseyi, ona uygun şık çoraplar, burnu açık topuklu ayakkabılar, bir hırka veya üzerinize oturan bir ceketlekombinleyebilirsiniz.
Varolan giysilerinizi yenileyinSahip olduğunuz giysileri yeni ve farklı şekillde giyerek onlara yeniden hayat verebilirsiniz.Çoraplarla deneyin. Sonbaharda giydiğiniz burnu açık ve topuklu ayakkabılarınızı ayakkabınızın rengini tamamlayan ya da onun tersi olan bir renkte olacak şekilde renkli, kalın çoraplarla giyin. Bu size biraz bohem ve çokça da sıcak ve içten bir hava katacaktır. Daha da modern görünmek istiyorsanız, yeni çoraplarınızı şifon bir etekle kullanın.Eğlenceli bir şapka ekleyin. Şapkalar farklı çeşitleriyle gene çok moda. Eski paltonuzu giyip de canlı renklerdeki şapkanızı taktınız mı, paltonuz yepyeni görünecektir.Yeni giysiler satın almak istemiyor musunuz? O zaman giysilere boşverin, çantaya bakın! Açık renkli ve kocaman deri bir çanta (deve tüyü ya da hardal tonları mükemmel seçenekler) edinin. Açık renk deri çantalar önümüzdeki sezon için modern ve taze bir görüntü arz ediyor. Üstelik alışkın olduğumuz sıkıcı siyahlardan sonra yeni bir soluk getiriyor.Renklenin. Uzun zamandır devam eden parlak renk hükümranlığından sonra bu bahar yosun yeşili, toprak rengi ve kiremit gibi daha doğal tonlara bir dönüş var. Sıcak tonlarda bir fular, şal, ya da kazağı demin saydığımız tonlarda etek, pantalon ve ceketlerle birlikte kullanın. Böylece güzel bir denge ve uyum yakalayabilirsiniz.
Eskilerden kurtulunGörünümüzünü gerçekten değiştirmek istiyor musunuz? O zaman bunlardan mutlaka kurtulun!Eğlenceli, desenli lastik yağmur çizmeleri(Artık deri olanlar moda)İncecik hippi bluzleri ve uzun etekler(Kadınsı çizgiler, üzerinize oturan modeller geri döndü)Uzun dizi dizi inciler ya da tahta boncuklar(Bunun yerine pırıltılı siyah boncukları tercih edin)Üzerinize oturmayan geniş blazer ceketler(Kemerli, daha kadınsı ceketler bu bahar çok moda)

Tel Kırma

Tel Kırma
Karadeniz Bölgemizde ve özellikle de Bartın yöremizde annelerimiz, ninelerimiz anlatamadıkları dileklerini ve sorunlarını tel kırma işleyip, onun üzerindeki desenlerle motiflerle aktarmaya çalışmışlardır. Gümüş tel kırma, gümüş telin tül üzerinde yansımasıdır. Gümüş tel ona bir çiçek, bir desen olmuş,bazen bayanların omzundaki çantayı süsleyen bir tavus kuşu, bazen bir çift kalp, bazen de masamızın örtüsünü süsleyen bir desen olup evimizdeki yerini almıştır.


Yapılışı :

Tül üzerinde sayılarak işlenir. Tül üzerinde işleme tekniği, gözenekler sayılarak işlemesi yapılır. Kasnağa gerdirilerek çalışılan bu iş makas kullanmadan parmak yardımıyla kırılır. Sayılan kumaşlarda: Sayılan kumaş, dokumalarda gözenekler boyundan sayılarak işlemesi yapılır. Sayılmayan kumaş cinslerinde; ipeksi kumaşlarda kanaviçe yardımıyla yapılır. Kanaviçe kumaşa teyellenerek kasnağa gerdirilir ve kanaviçe gözenekleri hesap işi yapar gibi gözenekler sayılarak işlenir. Kanaviçe üzerinde işleme işi bitirildikten sonra kanaviçenin iplikleri nakış makası yardımıyla yukarıdan aşağıya doğru iplikler teker teker çekilerek çıkartılır. Desen kumaş üzerinde kendini gösterir.

Kumaş özelliği: Tel kırma motifleri, üzerine işlendikleri kumaşın kullanım alanına göre farklılık göstermektedir. Az yıkanan, ipliği sayılabilen, sert olmayan kumaşlar tercih edilir (Şifon, tülbent, Ödemiş ipeği, Hatay ipeği, tafta, şantuk, kıl tela, yöresel özellik taşıyan benzeri kumaşlar).
Tel özelliği: Madensel teller makinelerden geçirilerek şerit haline getirilir. Hakiki altın ve gümüşten yapıldığı gibi gümüş üzerine altın, bakır üzerine gümüş kaplayarak yapılanları da vardır (Telin üzeri çakının ucu ile hafif kazınırsa telin kaplama olup olmadığı anlaşılır). Günümüzde gümüş, bakır ve altın renginde teller bulunmaktadır ( Fazla sert olan teller tercih edilmemelidir).
İğne özelliği: Tel kırma iğnesi özeldir. 2,5 – 3 cm. boyunda yassı bir iğnedir. Telin geçebilmesi için baş kısmı geniş (3 – 4 mm.) olup uca doğru incelmektedir. İki delikli olanları da vardır. İğne kenarlarının keskin olması kumaşı yırtabileceğinden kullanılacak iğnelerin kenarlarının keskin olmamasına dikkat edilmelidir. İğneler altın, gümüş, pirinç ve kromdan yapılır.
Desen özelliği: Tel kırma işlemelerinde dantel, kanava, goblen, hesap işi, girintisi – çıkıntısı az olan aplike ve Maraş işi desenlerinden faydalanılır.
Renk özelliği: Başlı başına tek renk telle işlenebileceği gibi, renkli telleri bir arada kullanarak motiflerin daha canlı hale getirilmesi mümkündür.
Deseni kumaşa geçirme özelliği: Desen kumaşa sayarak geçirildiği gibi, açık renk kumaşlarda koyu renk, koyu renk kumaşlarda açık renk kalemle noktalama yapılarak, ince kumaşlarda deseni alta koyarak, kalın kumaşlarda deseni karbon kağıdı ile çizerek mümkündür. Desen kopyalanırken kareli veya milimetrik kağıt kullanılır. Tel kırmanın her bir puanı kareli veya milimetrik kağıdın bir karesine eşittir.
Telin iğneye geçirilme özelliği:
İğnenin sivri ucunu aşağı doğru tutun,
Tel üst delikten geçirilir (iğne iki delikli ise),
İkinci deliğe kadar kıvrılır,
Telin diğer ucu alt delikten geçirilip üst delikten çıkartılır,
Tel, tırnakla iğnenin üzerinden yukarıya doğru yerleştirilir.
Tel kırmanın yapılış özelliği: Kumaş ütülenir, yerleştirme yapılacak yere göre teğel alınır, kasnak bezleri dikilir veya dikilmeden kasnağın altına konularak gerilir. Çizdiğiniz desen özelliğine göre işlemeye geçilir. İşlemeler artı puan – çarpı puan olarak işlenir.
Kenar temizleme özelliği: Kenar temizleme kumaşın ve işin özelliğine göre yapılır. İğne oyası, tığ oyası, makrame bağlayarak, saçak bükerek, köşe çevirerek yapılabilir.
TEL KIRMA TÜRLERİ :
Tel kırmanın iki tekniği vardır. Tel kırma ve tel sarma.
Tel kırma: El yardımıyla kırılarak yapılır. Kanaviçe tekniği bunlardan biridir. Sayılmayan düz kumaşlarda kanaviçe üzerinde tel kırma yapılan tekniklerden bir tanesidir.
Tel sarma teknikleri ise kendi içinde ayrılmaktadır;
Düz sarma
Verev sarma
Hiristo sarma
Balıksırtı sarma
Tel bükme ve iğne üzerinde (kurtçuk) sarmadır.